MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı Barzani AKP kogresi davetlileri arasında olduğu için , CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da belirli gazetelerin temsicileri salona alınmayacağı için, kongreye katılmadı. Daha kötüsü Barzani'ye 'Türkiye seninle gurur duyuyor' sloganları atldı. Barzani de 'Herkese özgürlük istedi'. Tabi ki Kürtlere de. Yüzüne tükürülmesi gerekenlerle gurur duymak, sadece siyasi değil, sosoyolojik ve psikolojik bir vaka. Bahçeli öngörüsüyle bu kepaze duruma tanıklık etmek dudrumunda kalmadı
Bahçeli, Balyoz davası kararıyla ilgili olarak, PKK terör örgütüyle azim ve cesaretle mücadele eden kahramanların toptancı bir yaklaşımla darbecilerle ve darbe heveslileriyle bir tutulduğunu belirtti.
AKP uluslararası bir parti olarak tanımlanırken. MHP isminde olduğu gibi kendini milli olarak tanımlıyor. Bu ndenle aynı Barzani, birine 'dost' görünürken, diğerine düşman görünebiliyor.
Balyoz davası da Barzani gibi
MHP ve Ülkücülerin üzerine askerin balyozu 12 Eylül 1980 indi. 12 Eylül darbesinin hedefi MHP ve Ülkücüler oldu.
Yüzbinlerce Ülkücü işkenceden geçirildi, 700’ü idamla yargılandı, idam edilenler, işkencelerde, hayatını kaybedenler oldu.
İçlerinde PKK’nın da bulunduğu onlarca terör örgütünün, sadece güneydoğuyu değil; tüm Türkiye’yi kan denizine çevirdiği, fabrikaları, üniversiteleri işgal ettiği, her gün ondan fazla kişiyi katlettiği bir dönemde devlet, görevini yapmadığı ve yapamadığı için Ülkücüler meşru müdafaa haklarını kullandılar.
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit Maraş olaylarında Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’den yardım istiyor. Evren, ‘Gücümüz yetmez’ diyor.
Başbakan Süleyman Demirel Kenan Evren’e, ‘Yasa gerekiyorsa yasa çıkaralım, paraysa verelim, silahsa alalım, yeter ki terörü durdurun’, zamanın MHP Genel Başkanı Alparsalan Türkeş, ‘Sivil mahkemeler kararda zorlanıyor, sıkıyönetim mahkemeleri yetersiz, devletin güvenliği tehlikede, Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulsun’ diyordu. Evren’in cevabı ise ‘Bizi siyasete sokmayın’ oluyordu.
Kendi görevini yapmayan ordu, terörü engellemek bir tarafa, darbeye ortam hazırlamak için teröre göz yumuyordu. İşte tam da bugünün güneydoğusuna dönüşen Türkiye’de bölücü terör örgütleriyle mücadele etmek zorunda kaldı Ülkücüler.O her gün şehit veren ordu, darbeden sonra ’Terörle mücadele size mi kalmış, devletin ordusu var, polisi var’ diyerek insaf ve ahlaktan yoksun bir sürekavı başlattı. Onbinlerce Ülkücü işinden, eşinden, aşından, canından oldu. Dönemin mağdurlarından Komünistleri Avrupa ve ABD’den sahiplenenler oldu. Ülkücülerin Allah’tan başka kimsesi yoktu. Hem komünist hem ABD tuhaf gibi görünebilir, darbeye katkılarından dolayı başta Marksist Leninist silahlı propaganda örgütlerinin yöneticileri olmak üzere birçok komünist örgüt yöneticisine Yunanistan, Fransa, ABD ve Almanya sahip çıktı.
Bugün hala durumdan vazife çıkarmamalarının sebebi budur. Geçmişi yaşamayan ve bilmeyenler ‘neden duruyoruz, vatan, millet, din elden gidiyor’ diyebiliyor. Teröristler karşısında çaresiz kalan güvenlik kuvvetleri, teröristler karşısında kahramanca mücadele eden Ülkücülere aslan kesilir.
90’lı yılların başında terör örgütü bölgeyi pasaportla gidilecek hale dönüştürmek üzereydi. Durum bundan farklı değildi. Bölge halkı evleriyle birlikte yakılıyor, askerler cemse cemse şehit ediliyordu. Özel harekat birlikleri kısa bir sürede terörü bitirdi. Sınırlar içinde 10 yıl süreyle terör örgütü yalnız bir eylem gerçekleştirebildi.
Yine asker sahneye çıktı
28 Şubat’a giden süreçte yine asker sahneye çıktı, terörün bittiğini, özel harekat polislerine gerek kalmadığını, polislerin silah bırakarak geri çekilmesini istedi. Zamanın içişleri bakanı Meral Akşener polisin silah bırakmasını ağırdan alınca zamanın genelkurmay ikinci başkanı tarafından tehdit edildi. Sonuç olarak ordu polise silah bıraktırdı. Özelharekatçılar Ank.da Gölbaşı’nda, Samsun’da Atakum’da koyun ve köpek beslemek, üst düzey devlet görevlilerine uzak korumalık yapmakla görevlendirildi. Yani, devletin güvenliği tehlikeye atılarak yöneticilerin güvenliği sağlandı.
Her asker darbeci değil; ancak darbeleri de hep asker yapar. Darbecileri cezalandırmak başka şeydir, orduyu etkisizleştirmek başka şeydir. Üzüm yemekle bağcıyı dövmek aynı şey değildir.
ABD’nin Türkiye üzerinden TSK ile Irak’a girmesine karşı çıkan, PKK terörüyle mücadelede başarı gösteren TSK mensupları da darbeci gibi gösterilerek cezalandırılması TSK’nın sonu olur.Terörstlerin yerine terörle mücadele ednler yargılanısa, terörle mücadele edecek adam bulunamaz. Ordusuz hiçbir millet hayatını devam ettiremez.
Bahçeli, 'darbeci ve darbe heveslilerinin' varlığından bahsetmekle birlikte milletin ve devletin bağımsızlığının teminatı orduya sahip çıkıyor.
ABD’nin Türkiye üzerinden TSK ile Irak’a girmesine karşı çıkan, PKK terörüyle mücadelede başarı gösteren TSK mensupları da darbeci gibi gösterilerek cezalandırılması TSK’nın sonu olur.Terörstlerin yerine terörle mücadele ednler yargılanısa, terörle mücadele edecek adam bulunamaz. Ordusuz hiçbir millet hayatını devam ettiremez.
Bahçeli, 'darbeci ve darbe heveslilerinin' varlığından bahsetmekle birlikte milletin ve devletin bağımsızlığının teminatı orduya sahip çıkıyor.